İmam Nikahlı Eşin Destekten Yoksun Kalma Tazminat Hakkı

İmam Nikahlı Eşin Destekten Yoksun Kalma Tazminat Hakkı

Destekten yoksun kalma tazminatı, bir kişinin ölümüyle birlikte onun maddi desteğinden mahrum kalan yakınlarının talep edebileceği tazminat türüdür. Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi, hukuken “destek olma” olgusunu fiili duruma göre değerlendirir. Bu nedenle evlilik ilişkisinin mutlaka resmi nikaha dayanıyor olması şart değildir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, imam nikahlı eşin ölen kişiyle birlikte yaşadığı, düzenli ve sürekli bir ekonomik destek ilişkisinin bulunduğu somut verilerle ispatlanabiliyorsa, imam nikahlı eş destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilir. Burada esas olan, evliliğin hukuki geçerliliği değil, yaşamın olağan akışı içinde fiili destek ilişkisinin varlığıdır.

Resmi Nikahı Bulunmayanların Tazminat Hakkı Var Mıdır?

Türk hukukunda resmi nikah, evliliğin geçerlilik şartıdır. Bu nedenle resmi nikahı bulunmayan eş, miras hukuku anlamında “eş” sıfatını taşımaz. Ancak destekten yoksun kalma tazminatı borçlar hukuku kapsamında değerlendirildiği için resmi nikahın bulunmaması tazminat talebine engel oluşturmaz. Önemli olan tarafların birlikte yaşaması, ölenden düzenli olarak maddi destek alınıyor olması ve bu desteğin sürekliliğinin ispatlanabilmesidir. Yargıtay, uzun süreli birlikteliklerde, beraber yaşadığını fiilen ortaya koyabilen, kişinin yaşam standartlarının bu birliktelik döneminde ölen tarafından karşılandığını gösterebilen tüm kişiler için tazminat talebini mümkün görmektedir.

Kimler Destekten Yoksun Kalma Tazminatını İsteyebilir?

Destekten yoksun kalma tazminatı, ölenin maddi desteğinden fiilen yararlanan herkes tarafından talep edilebilir. Bu kapsamda yalnızca eş ve çocuklar değil; anne, baba, kardeş, nişanlı, imam nikahlı eş, hatta birlikte yaşadığı partner dahi tazminat talep edebilir. Mahkeme değerlendirmesinde temel kriter, ölen kişinin hayatta olsaydı bu kişiye düzenli ve sürekli destek sağlama olgusunun gerçekçi olup olmadığıdır. Destek ilişkisi hukuki bir zorunluluktan değil, fiili durumdan kaynaklanır. Bu nedenle destekten yoksun kalma tazminatı “yakınlık derecesi” değil “gerçek destek ilişkisi” esas alınarak belirlenir.

Destekten Yoksun Kalma Tazminatının Şartları Nelerdir?

Bu tazminat türü için öncelikle bir ölüm olayının meydana gelmiş olması gerekir. Ölüm olayı haksız fiil, trafik kazası, iş kazası veya başka bir sorumluluk türü kapsamında gerçekleşmiş olabilir. İkinci koşul, destek ilişkisinin fiili olarak varlığıdır. Ölen kişinin ekonomik katkısının düzenli olması, destek verdiği kişinin yaşam standardını etkiliyor olması ve gelecekte de devam edeceğinin hayatın olağan akışına uygun bulunması gerekir. Üçüncü şart illiyet bağıdır; ölüm olayı ile zarar arasında uygun nedensellik bağının mevcut olması zorunludur. Son olarak zararın hesaplanabilir olması gerekir. Aktüeryal hesaplamalar, destek süresi, hayat beklentisi, tarafların gelir durumu gibi ölçütler dikkate alınarak mahkeme tarafından belirlenir.

Erkek Çocuğun Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

Erkek çocuklar için destekten yoksun kalma tazminatı, öğrencilik durumuna, yaşına ve ekonomik bağımsızlık kazanıp kazanmadığına göre farklı değerlendirilir. Yargıtay, erkek çocukların genel olarak 18 yaşına kadar destekten yararlanacağını kabul etmekle birlikte, eğitimine devam etmesi halinde destek süresinin uzatılabileceğini benimsemiştir. Üniversite eğitimi devam eden bir erkek çocuğun, eğitim süresi boyunca babasından maddi destek alacağı varsayılır. Ancak çocuk fiilen çalışıyor, gelir elde ediyor veya kendi geçimini sağlıyor ise tazminat hesaplaması buna göre daraltılır. Destek süresi, aktüeryal raporlarla belirlenir ve her olay kendi somut koşulları içinde değerlendirilir.

Kız Çocuğun Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

Kız çocukları yönünden Yargıtay uygulaması, erkek çocuklardan farklı olarak “evlenme olasılığı” kriterini dikkate alır. Kız çocuğunun destekten yararlanma süresi, genellikle evlenme yaşına kadar sınırlı olmakla birlikte, eğitimine devam etmesi veya ekonomik bağımsızlığını kazanmamış olması halinde bu süre uzayabilir. Kız çocuğunun evli olması tazminat hakkını ortadan kaldırır; ancak boşanmış ve yeniden ailesiyle birlikte yaşayan ya da fiilen ailesinden destek alan kız çocukları için destek ilişkisi yeniden kurulduğu takdirde tazminat talebi mümkün olur. Somut olayın sosyal, ekonomik ve kültürel koşulları destek süresinin belirlenmesinde önemli rol oynar.

İmam Nikahlı Eşin Manevi Tazminat Hakkı Yargıtay Kararları

Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre imam nikahlı eş, birlikte yaşadığı kişinin ölümü veya ağır bedensel zarara uğraması durumunda manevi tazminat talep edebilir. Manevi tazminat taleplerinde resmi nikahın bulunmaması tek başına ret gerekçesi değildir. Yargıtay, özellikle uzun süre birlikte yaşamış, aile birliği görüntüsü sergilemiş, aynı evde yaşamış ve toplum tarafından birliktelikleri bilinen kişiler için manevi tazminat taleplerini kabul etmektedir. Kararlarda temel değerlendirme ölçütü, birlikteliğin toplumsal gerçeklik içinde “aile hayatı” niteliği taşıyıp taşımadığıdır. İlişkinin sürekliliği, tarafların birbirine bağlılığı ve ölümün yarattığı manevi sarsıntı somut olay üzerinden incelenir. Bu kapsamda imam nikahlı eş, resmi nikahlı eşle benzer şekilde manevi tazminat talep edebilme imkanına sahiptir.

İmam Nikahlı Eş Tazminat Davası – Emsal Karar

Yargıtay’ın birçok emsal kararında imam nikahlı eşlerin tazminat taleplerinin kabul edildiği görülmektedir. Özellikle Yargıtay 21. Hukuk Dairesi ve 4. Hukuk Dairesi’nin kararlarında, fiili destek ilişkisinin varlığının ispatlanması halinde imam nikahlı eşe destekten yoksun kalma tazminatı verilmesi gerektiği açıkça belirtilmiştir. Emsal nitelikteki kararlarda, birlikte yaşadıkları, ölen kişinin haneye düzenli maddi katkı sağladığı, çevre tarafından evli gibi kabul edildikleri ve günlük yaşam düzenlerinin ortak olduğu durumlarda tazminata hükmedildiği görülmektedir. Bu yaklaşım, Türk Borçlar Kanunu’nun “fiili destek” kavramının korunmasına yönelik geniş yorumuyla uyumludur. Ayrıca imam nikahlı eşe manevi tazminat verilmesini kabul eden kararlar, aile yaşamının yalnızca resmi evlilik kurumundan ibaret olmadığı, fiili birlikteliklerin de korunmaya değer bulunduğu yönünde önemli içtihat niteliği taşımaktadır.

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir