Yaralı Ailesinin Manevi Tazminat Hakkı

Yaralı Ailesinin Manevi Tazminat Hakkı

Bir kişinin hukuka aykırı bir fiil sonucu yaralanması, yalnızca mağdur üzerinde değil, aynı zamanda mağdurun yakın çevresi üzerinde de derin etkiler doğurabilmektedir. Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi, ağır bedensel zarar veya ölüm hâllerinde mağdurun yakınlarına manevi tazminat talep etme hakkı tanımaktadır. Bu düzenleme, yaralanan kişi hayatta olsa dahi, olayın ağırlığı sebebiyle yakın çevresinin de psikolojik olarak zarar görebileceği kabulüne dayanır. Yaralı kişinin ailesi; anne, baba, eş ve çocuk gibi en yakın hısımlar öncelikli olmak üzere, olayın somut etkisi ölçüsünde manevi tazminat talep edebilir. Bu tazminatın amacı, yaşanan elem, acı ve ruhsal çöküntünün bir nebze de olsa giderilmesidir. Yargılama sürecinde, yaralanmanın ağırlığı, ailenin yaşadığı travmanın boyutu ve olayın taraflar üzerinde yarattığı etkiler hâkim tarafından geniş bir takdir yetkisiyle değerlendirilir.

Kişilik Hakkının İhlali Cezai ve Hukuki Yaptırım

Kişilik hakkı; kişinin şeref ve haysiyeti, beden bütünlüğü, özel hayatı, özgürlüğü ve diğer kişisel değerleri üzerinde sahip olduğu mutlak ve devredilmez hakların bütünüdür. Hukuka aykırı bir fiil sonucu bu hakların ihlali hem ceza hukuku hem de özel hukuk açısından yaptırımlar doğurur. Ceza hukuku yönünden, yaralama, tehdit, hakaret, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin hukuka aykırı işlenmesi gibi fiiller Türk Ceza Kanunu kapsamında suç teşkil eder. Özel hukuk yönünden ise mağdurun manevi tazminat talep etme hakkı doğar. Hukuki yaptırımın temel amacı, ihlal sonucu mağdurun yaşadığı manevi zararı telafi etmektir. Yargılama sırasında, kişilik hakkına yapılan müdahalenin ağırlığı, mağdur üzerindeki etkisi ve failin kusur derecesi dikkate alınarak uygun bir manevi tazminata hükmedilir.

Tazminat Alma Şartları

Manevi tazminat talep edilebilmesi için belirli hukuki şartların oluşmuş olması gerekir. Öncelikle hukuka aykırı bir fiilin varlığı şarttır. Fiilin hukuka aykırılığı, kanunda düzenlenen bir ihlal olabileceği gibi, genel ahlak ve kamu düzenine aykırı davranışlar şeklinde de ortaya çıkabilir. İkinci temel unsur kusurdur. Failin kastı veya ihmali sonucu ortaya çıkan müdahale, tazminat sorumluluğunu doğurur. Üçüncü unsur zarar ve illiyet bağıdır. Manevi tazminatta zarar, mağdurun yaşadığı acı, elem, üzüntü gibi duygusal zararlar olup maddi olarak ölçülebilir bir nitelikte değildir. Ancak zararın varlığı somut olayın özelliklerinden çıkarılır. Failin eylemi ile ortaya çıkan manevi zarar arasında uygun nedensellik bağının bulunması da zorunludur. Tüm bu şartların bir arada gerçekleşmesi hâlinde manevi tazminat talebi hukuken doğmuş olur.

Tazminat Sorumluluğunun Doğmasında Özel Şartlar

Bazı hallerde tazminat sorumluluğunun doğması için klasik kusur sorumluluğunun dışına çıkan özel düzenlemeler bulunmaktadır. Kusursuz sorumluluk (tehlike sorumluluğu) bunların başında gelir. İşletenin motorlu araçlarda tehlike sorumluluğu, hayvan bulunduranın sorumluluğu, yapı malikinin sorumluluğu gibi alanlarda failin kusuru aranmadan tazminata hükmedilebilmektedir. Benzer şekilde ağır bedensel zarar durumlarında mağdurun yakınları lehine tanınan manevi tazminat, özel şartlara bağlı bir sorumluluk türüdür. Bu tür olaylarda, zarar gören kişinin ağır bedensel zarara uğramış olması, ailenin derin bir manevi yıkım yaşaması ve olayın olağanüstü etkileri tazminat sorumluluğunun doğmasında belirleyicidir.

Manevi Tazminat Davası Nasıl Açılır?

Manevi tazminat davası, haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren zarar gören veya yakınları tarafından görevli ve yetkili mahkemede açılır. Dava dilekçesinde, olayın ayrıntıları, hukuka aykırılığın niteliği, kişilik hakkına yapılan müdahalenin kapsamı, yaralanmanın ağırlığı ve mağdur ile ailesi üzerindeki etkiler açık şekilde belirtilmelidir. Manevi tazminat miktarı belirlenirken somut olayın özellikleri ayrıntılı biçimde açıklanmalı; gerekirse doktor raporları, psikolojik değerlendirmeler, tanık beyanları gibi deliller sunulmalıdır. Dava, yazılı yargılama usulüne tabidir ve mahkeme, tarafların sunduğu delilleri değerlendirerek uygun manevi tazminata hükmeder.

Manevi Tazminat Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Manevi tazminat davalarında görevli mahkeme, genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesidir. Eğer olay bir trafik kazası ise, bazen Asliye Ticaret Mahkemesi de görevli olabilir. Yetki bakımından ise davalı gerçek kişinin yerleşim yeri mahkemesi veya haksız fiilin gerçekleştiği yer mahkemesi yetkilidir. Yaralanma olayının meydana geldiği yer çoğu zaman en somut delillerin bulunduğu yerdir, bu nedenle uygulamada sık tercih edilir.

Manevi Tazminatta Zamanaşımı

Manevi tazminat talepleri, Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesi uyarınca haksız fiilin öğrenildiği tarihten itibaren iki yıl, her hâlde fiilin işlendiği tarihten itibaren on yıl içerisinde zamanaşımına uğrar. Eğer fiil aynı zamanda ceza hukuku açısından daha uzun bir zamanaşımı süresi gerektiren bir suç oluşturuyorsa, bu durumda ceza davasındaki zamanaşımı süresi uygulanabilir. Yaralanma olaylarında mağdurun sağlık durumunun netleşmesi, raporların tamamlanması gibi süreçler değerlendirilerek zamanaşımı başlangıcı belirlenebilir.

Yaralı Ailesinin Manevi Tazminat Hakkı Yargıtay Kararları

Yargıtay’ın yerleşik içtihadı, ağır bedensel zarar hâllerinde mağdurun ailesinin manevi tazminat talep edebileceği yönündedir. Yargıtay, özellikle ağır yaralanma sonucu uzun süre tedavi gören, hayati tehlike yaşayan veya kalıcı sakatlık oluşan durumlarda aile bireylerinin büyük manevi yıkım yaşadığını kabul etmektedir. İçtihatlarda, zararın derinliği, olayın ağırlığı ve aile bireyleri üzerindeki psikolojik etkinin belirlenmesinde hâkimin geniş takdir yetkisi vurgulanmaktadır. Yargıtay, manevi tazminatın “ceza niteliğinde” olmadığını, amacının yalnızca manevi huzuru kısmen de olsa yerine getirmek olduğunu istikrarlı biçimde ifade etmektedir.

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir