Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi

Ceza hukukunun temelini oluşturan suçta ve cezada kanunilik ilkesi, bireylerin keyfi şekilde cezalandırılmasını önleyen en önemli anayasal güvencedir. Bu ilke, hem devletin cezalandırma yetkisini sınırlar hem de bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunmasını sağlar.

 

Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi Nedir?

 

Suçta ve cezada kanunilik ilkesi, kanunda açıkça suç olarak tanımlanmayan bir fiilden dolayı kimsenin cezalandırılamayacağını ifade eder.

 

Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin temel hukuki dayanakları aşağıdaki gibidir: 

 

  • T.C. Anayasası m.38/1: “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz.”

 

  • TCK m.2/1: “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez.”

 

  • AİHS m.7: “Hiç kimse, işlendiği zaman suç oluşturmayan bir fiilden dolayı cezalandırılamaz.” Bu ilkeyi özetleyen Latince ifade şudur:

 

Nullum crimen, nulla poena sine lege

(Kanunsuz suç ve ceza olmaz.)

 

Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesinin Sonuçları

 

Bu ilkenin uygulanması yargılanan kimse hakkında hukuki güvenlik sağlar ve ceza hukukunun sınırlarını belirler. Bu ilke neticesinde bir kimse hakkında başkasına kıyasen hüküm verilemez. Herkes kendi işlediği fiilin sonuçlarından sorumludur. Ceza kanunlarında suç olarak düzenlenmeyen bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez. Bir fiili başka bir fiile benzeterek ceza verilemez. Buna hukukta kıyas yasağı denilmektedir. 

 

Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin bir diğer sonucu da aleyhe olan ceza kanunlarının geriye yürümemesi, lehe olan ceza kanunu hükümlerinin ise derhal tüm sanıklar hakkında uygulanabilmesidir. Örneğin infaz yasasında yapılan lehe olan değişiklikler, cezaevindeki tüm hükümlüleri etkilemekte ve tahliyeleri sağlanabilmektedir. 

 

Suçlar ve cezalar açık ve anlaşılır olmalıdır. Vatandaş hangi davranışının suç olduğunu önceden bilmelidir. Cezalar yalnızca kanunla düzenlenebilir. Yönetmelik, genelge veya idari kararlarla ceza verilemez.

 

Adalet ve Kanun Önünde Eşitlik İlkesi

 

Hukuk devletinin temel unsurlarından biri de eşitlik ilkesidir. Bu ilke, aynı durumda bulunan kişilerin keyfi farklılık yapılmaksızın aynı hukuki işleme tabi tutulmasını sağlar.

 

Bu ilke, suç ve ceza alanında da fırsat eşitliği değil, hukuk önünde eşit muamele anlamına gelir. Yani ceza hukukunda statü farkı gözetilemez, ırk, dil, din, cinsiyet ayrımı yapılamaz, maddi güç ya da sosyal konum adaleti etkileyemez.

 

Ceza mahkemeleri önünde yargılanan bir kimseye mevkiisi, parası, sosyal statüsü vb. haller sebebiyle ayrımcılık yapılamaz.

 

Adalet ve Kanun Önünde Eşitlik İlkesinin Önemi

 

Bu ilke olmadan hukuk devletinin kurulması mümkün değildir. Çünkü adaletin sağlanabilmesi, kuralların herkese tarafsız ve eşit uygulanması ile mümkündür. Kanun önünde eşitlik sadece bir anayasal ilke değil, yargıya duyulan güvenin temelidir. Eğer kurallar herkese adil olarak uygulanmazsa, kişilere maddi durumları, sosyal statüleri, makam ve mevkilerine göre farklı uygulamalar yapılırsa, toplumun adalete ve mahkemelere güveni kalmaz. Adalete güveni kalmayan bir toplum kendi adaletini sağlamaya başlar. Suç oranları artar, toplumda huzursuzluklar meydana gelir. Yargıya güven azalır. Bu nedenlerle adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi, bir hukuk devleti için oldukça önemlidir. 

 

Suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile kanun önünde eşitlik ilkesi, hukukun evrensel güvenceleri arasında yer alır. Bu ilkeler olmaksızın temel hak ve özgürlüklerden söz etmek mümkün değildir. Ceza hukuku alanında adil bir yargılama yapılabilmesi ve bireylerin devlete karşı korunması ancak bu ilkelerin kararlı şekilde herkese uygulanmasıyla mümkündür.

 

Bu konular, ceza yargılamasına konu olan kişiler için yalnızca teorik değil, haklarını yakından ilgilendiren temel güvencelerdir. Bu nedenle bu ilkelerin ihlal edildiği bir durumla karşılaşılması hâlinde profesyonel hukuki destek alınması son derece önemlidir.

 

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir